Günlük yaşamımızda sürekli kullandığımız bir cümledir, “Allah’a emanet ol”. Sevdiklerimizi emanet edeceğimiz en güvenilir adrestir. Emniyetin kaynağı olan Allah’a emanet ettiğimiz zaman biliriz ki mahzun olmayacağız. Allah’a emanet etmek, Allah’ın zimmetinde yaşamaktır. Sıkça kullandığımız bu söylemi tarihte yaşanan ilginç bir hikaye ile anlatmak emanetini Allah’a bırakanın mahzun olmadığının ilginç bir örneğidir.
“Osmanlı askerleri Eğri önlerinde savaşırken aralarında diğer askerlere nazaran yaşını başını almış şakaklarına ak düşmeye başlamış babayiğit bir sipahi de varmış. Geri de yılını bile doldurmamış hanımını ve karnındaki bebeği bırakmış olması sebebiyle aklı hep İstanbul’daymış. Bu savaşa gelirken onları emanet edecek kimsesi yokmuş lakin “Ferman padişahın!” deyip , sefer namazını kılıp Allah’a açmış ellerini ve yalvarmış:
“ Rabbim! Hâlim sana malûmdur. Ben seferden dönene kadar hanımım doğuracaktır. Artık evladım sana emanettir.”
Kalbinden bunu geçiren asker yanılmış meğer. Kendisi gider gitmez hanımı hastalanmış ve dört ay sonra da doğum yapmadan vefat etmiş. Kimsesi olmayan bu taze gelini mahalleliler Zindanarkası Mezarlığı’nda bir köşeye defnetmiş
Ordu-yı humayun Eğri seferinden dönmüş. Aklı hamile hanımında olan sipahi soluğu evinde almışsa da nafile. Evde kimsecikleri bulamamış. Hamile karısının ölümünü öğrendiği zaman inanmayıp hiç durmadan “Olamaz!” diye sayıklamaya başlamış. “Ben çocuğumu Allah’a emanet etmiştim. O benim emanetimi korurdu.”
Bu durumu kabullenmese de mahalleli ona hanımının mezarını göstermiş. Hanımının mezarına vardığında , henüz bir haftalık olan taze toprağa sarılıp öyle ağlayıp sızlanmış ki yürekler dayanmamış. Bir müddet sonra sakinleşen adamın hali başkalaşmış ağlamayı kesip kulağını toprağa dayamış. O da ne! Mezardan ses gelmekte ve bu ses bebeğin çığlıklarından başka bir şey de değilmiş üstelik. Gerçek mi hayal mi diye düşünmeden hemen kazma kürek getirin diye etrafındakilere bağırmış. Derhal mezarcıdan alınan kazma kürek ile mezar açılmış. Gördükleri manzara aklın almayacağı bir manzara imiş. Gelin öldüğünde, Allah’ın hikmeti karnındaki bebek henüz sağ imiş. Defnedildikten birkaç gün sonra dünyaya gelmiş . Erkek bebek annesinin çürümeye başlayan vücuduna yapışmış, sağ memesinden süt emiyormuş. Vücudunun şekli ve rengi değişmeye başlayan gelinin sadece sağ memesi olduğu gibi korunmuş. Çocuğu kucakladığı gibi oradan çıkaran adamın sevinci görülmeye değermiş.
Babası tarafından büyütülen, temiz yüzlü zeki biri olan bu delikanlının adı herkes tarafından Meyyitzade (Ölü kadının oğlu) olarak bilinirmiş. Delikanlı çağına geldikten sonra ulema sınıfına sokulmuş, sözü dinlenen bir adam olmuş. Sultan Ahmed devrinde ölünce yine anasının kabrine gömülmüş.”
Hikaye; İskender PALA, “Babil’de Ölüm, İstanbul’da Aşk”
Çok güzel di