Jack London, 12 Ocak 1876 yılında San Francisco, Kaliforniya San Francisco, Kaliforniya’da dünyaya geldi.
Jack’ın annesi Flora Wellman, müzik öğretmeni ve Jack’in babası olduğu tahmin edilen William Chaney ise astrologdu. William Chaney, iktidarsız olduğunu Jack’ın babası olmasının mümkün olamayacağını söyleyerek Jack’ı kabul etmedi. Daha sonra Flora Wellman, John London ile evlenince, Jack üvey babasının soyadını aldı.
Jack, beş yaşındayken kendi kendine okuma yazmayı söktü ve ilkokulu Oakland’da okudu. Yoksulluk içinde ortaokul okuyan Jack, 15 yaşındayken ailesini desteklemek için okulunu yarıda bırakarak çalışmaya başladı. Eğitimi kesintilerle sürse de Oakland Yerel Kütüphanesi’nde okumalarına, araştırmalarına devam etti. Şair, yazar ve bir dönem kütüphanecilik yapan Ina Donna Coolbrith’in, üzerinde emeği büyüktü.
17 yaşında Japonya’ya gitmek için fok avlayan bir gemiye tayfa olarak girdi. Dönüşte birkaç işe girip çıktı ve sonra demiryolu serserilerinin arasına karıştı. Amerika’yı trenle dolaştı. Serserilikten Kanada’da Niyagara Cezaevi’nde 30 gün tutuklu kaldı. Eğitimine devam etmek isteyen Jack, 19 yaşında Oakland Lisesi’ne kaydolup bir sene sonra Berkeley Üniversitesi’ni okumaya hak kazandı. Üniversitede sadece yarım dönem okuyabilen Jack, maddi imkansızlık yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı. Hiçbir zaman diploması olmadı. Ama burada Karl Marx, Charles Darwin ve Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin eserleriyle tanıştı. İleride bu isimlerin onda etkisi büyük olacaktı.
25 Temmuz 1897’de Jack, Klondayk Altın Avı’na katılmak üzere yola çıktı. Jack için Klondayk dönemi sağlığı açısından pek de iyi gitmedi. İskorbüt hastalığına yakalanan Jack, dişetleri şişti ve öndeki dört dişini kaybetti. Sağlığını kötü etkileyen bu seyahat ona Vahşetin Çağrısı, Ateş Yakmak gibi eserleri için ilham kaynağı olacaktı. 1899’da çeşitli dergilerde kısa öyküler yayınlamaya başladı. ‘Vahşetin Çağrısı’ (1903) onun en büyük başarısıydı. ‘Sea-Wolf’ (1904) ilk uzun metrajlı Amerikan filmine dönüştürüldü. Kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş yazarlardan biri olan Jack London eserlerinde yaşam kavgasını romantik bir bakışla anlatıp, çoğu eserinde sert bir kapitalizm eleştirisi yaptı.
Jack, çok çalışan ve dünyaya olumlu gözle bakan bir kişiydi. Halkın en alt tabakalarını daha yakından gördükçe sosyalist fikirleri oluşmaya başladı. Demir Ökçe isimli romanı başta olmak üzere yazarın birçok eserinde sosyalist bakış açısını açıkça görebiliriz. Yazarın bu bakış açısı kuramcı veya entelektüel sosyalizmden değil, daha çok yaşam tecrübelerinden ve kendi içinden gelmekteydi. Jack, o zamana kadar soylulara hitap eden edebiyat anlayışından farklı olarak bütün sınıflara hitap eden bir edebiyat anlayışı getirdi. Bir nevi Amerika’daki proleter edebiyatın yaratıcısıydı. 1929’da New Masses adlı dergi, onun, Amerikan dehasının o güne dek doğurduğu ilk ve tek proleter yazar olduğundan söz ediyordu.
Jack London 7 Nisan 1900’de, Bess Maddern ile evlendi. Jack, Bessie’ye aşık olmadıysa da fakat başarılı bir evlilik yapabilecek kadar onu sevdi. Yapılan bu mantık evliliğinden çiftin, Joan ve Bessie adı verdikleri iki kızları oldu. Çift 1904’te ayrıldı.
1904 yılında Bess Maddern’den boşandıktan sonra, aşkı bulan Jack 1905’te Charmian Kittredge ile ikinci evliliğini yaptı. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftin ilk bebekleri doğum sırasında öldü ve diğer hamilelik ise düşükle sonuçlandı.
Jack romanlar ve hikâyeler yazmanın yanı sıra keskin gözlem gücüne sahip bir röportaj yazarıydı da. 1904-1905’te Rus-Japon Savaşı’nda Kore ve Mançurya’ya savaş muhabiri olarak gitti, gazetecilik yaptı. 1906’da Collier’s Weekly dergisinde San Francisco depremi üzerine görgü tanıklığı raporu yayımlandı. Jack, kendine özgün yazılarıyla artık kazanıyordu. Ünlü yazar 1910’da 26 bin dolara Kaliforniya’da bir çiftlik satın aldı. Bundan sonraki yaşamını çiftliğinde geçirdi.
Başarılı yazar kariyeri boyunca defalarca intihalden suçlandı.
22 Kasım 1916’da, çiftliğinde öldü. Jack’ın ölüm sebebi çok tartışıldı. İntihar ettiği düşünülen yazarın ölüm raporunda ölüm sebebi üremi olarak belirtildi. Vasiyeti üzerine cenazesi yakılarak külleri, eşi Charmian’ınkilerle birlikte, Kaliforniya’daki Jack London Eyalet Tarih Parkı’nda gömüldü.
40 yıllık ömrüne birçok eser sığdıran yazarın yapıtları aynı nitelikte değildir. Jack London’ın sevilen bir yazar olması bazı yapıtlarında bayağılık, kabalık, okuyucuyu sarsacak ve tüylerini ürpertecek şekilde işlemesinin yanı sıra çevreye uyum, yabanın çekiciliği gibi konularla okuyucuyu etkilemesidir.
👍👍👍