İnsanoğlu doğar büyür, büyüdükçe acılarıyla olgunlaşır, yaşlanır ve ömrünü doldurur. Kimine göre bu ömür 80 yıl iken kimine göre 1 gündür.  Acısıyla tatlısıyla kendine biçilen ömrü bir şekilde yaşar.

Bir ömür boyunca, insan farklı deneyimler, zorluklar ve başarılar yaşar. Aynı zamanda sevdikleriyle güzel anılar biriktirir ve yaşamın anlamını keşfetmeye çalışır.

Sonuç olarak, bir ömür boyunca kişisel ve sosyal deneyimler birleşir ve her birimiz kendi hikayemizi yaratırız. Bu deneyimler bazen acıdır, bazen tatlı… ama bir şekilde tamamlar işte hikayesini insan. Aslında yaşadığımız ömür mutlu olduğumuz huzur dolu olan günlerdir. Kaç yıl yaşarsan yaşa saymak istersen ömrünü, yaşadığın yıllar değildir ömür  mutlu olduğun günlerdir.

Zülfü Livane’nin Serenad kitabında İlyas-ı Habır’ın hikayesini  okuduğumda çok etkilendim.  Bu hiyakeye ömür meselesini tamda aklımda ki anlatmış.

 “Mardinli İlyas’ın Roma’da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma’da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller arasında gezmeye başlayınca gözüne birtakım mezarlar çarpmış.

 Mezarlar birer mutluluk tablosu gibi mermer heykellerle, bin bir renkli çiçekle süslüymüş. Ama mermerlerin üzerinki yazıları görünce çok şaşırmış. Çünkü kiminin üstünde 21 gün, kiminin 34 gün, kiminin 17 gün yaşadıkkları yazılıymış. O dili bilmese de , mezar taşlarının üzerindeki sayıların bunu gösterdiğini anlamış. Mezarların boyları da bebek mezarı olamayacak kadar uzunmuş. Bu işe hayret etmiş, bir anlam verememiş. İtalyancası olmadığı için parkın bekçisine de soramamış.

Evde akrabalarına anlatmış, izin gününde beraber o parka gidip bu işin sırrını çözmelerini rica etmiş.

Bir tatil günü hep beraber gitmişler, parkta bekçiyi bulmuşlar, ona mezarlarda yazılı günlerin sırrını sormuşlar. Bekçi, “Burası özel bir mezarlıktır” demiş. “Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52’yi geçen çıkmadı daha.”

Bekçiye teşekür edip ayrılmışlar. İlyas bir süre sonra Mardin’e dönmüş. Uzun bir ömür sürmüş, sonra bir gün hastalanmış. Ölüm döşeğinde oğullarını başına toplamış ve demiş ki:

“Size bir vasiyetim var. Mezar taşıma aynen şöyle yazacaksınız: İlyas-ı Habır bitti, anasından doğru kabre gitti.” İlyas ömrünü hiç yaşanmamış saydı.

Bu hikayeden sonra size sorsam öldüğünüz de mezar taşına siz kaç gün olarak yazdırırdınız ömrünüzü?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir