-Bir kimseye bir konuda,  hak etmediği halde öncelik ve ayrıcalık tanımak, haksız olduğu halde arka çıkmak anlamlarına gelen iltimas, hangi toplumda zuhur ederse adaleti bozar toplumsal huzursuzluğa neden olur. Çünkü temelinde zulüm ve haksızlık vardır.

-İltimas ve adam kayırmanın en yaygın görüldüğü yer ‘Yargı’dır.

Hukuk karşısında toplumun en itibar sahibi ile en aciz olanı, en zengin olanı ile en fakiri arasında hiçbir fark gözetilmemeli.

-Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.(Nisa, 135)

-Hz. Peygamber (sav) adaleti tavsiye etmiş, özelikle cezaların uygulanmasında iltimasa, adam kayırmaya müsaade etmemiştir.

-Kureyş kabilesinden bir grup insan, kendi kabilelerinden olup hırsızlık yapan Fatıma adlı kadını affetmesi için aracı olurlar. Haksızlık yapan birine arka çıkan, suçu olduğunu bildikleri halde aracılık edenlere şunları söyler: “ Sizden önceki insanların helak olmalarının sebebi, aralarında ileri gelen kimseler hırsızlık yapınca suçun cezasını vermeyip zayıf ve fakir kimseler hırsızlık yapınca ceza uygulamalarıdır. Canım elinde olan Allah’ yemin ederim ki kızım Fatıma hırsızlık yapsa, onun da elini keserdim” diyerek bu kadının affedilmesi için aracılık edenlere öfkelenmiştir.(Müslim)

-Hz. Peygamber (sav) nezdinde akrabalık, şan, şeref, zenginlik gibi niteliklerin hiçbiri hakka tercih edilemez.

“Allah’ın hadlerini (kanunî cezaları) size yakın olan ve uzak olan herkese uygulayın. Sakın hiçbir kınayanın kınaması sizi Allah’ın hükmünü uygulamada alıkoymasın.”(İbn Mâce)

-Hukuk önünde kimse imtiyaz sahibi olamaz

Müslüman karşılaşılan bir haksızlık ve adaletsizlikte kin duyduğu sevmediği bir toplum bile olsa, doğruluktan sapamaz, adaleti kendi menfaatine kullanamaz.

Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.(Mâide, 8)

-“Hz. Ömer (ra)hukuk karşısında devlet başkanı bile olsa herkesin eşit olarak yargılanması gerektiğini dile getirmiştir.”

-Görev ve sorumlulukların dağıtımın da liyakat

İşlerin düzgün yürütülmesi, yapılacak işi ehli olana vererek mümkün olacaktır. Kişilere görev ve sorumluluk verilirken, sorumluluk duygusuyla hareket ederek işini hakkıyla yapabilecek kişilere verilmelidir.

“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.(Nisâ, 58)

İşler ehil kimselere değil de tanıdık, akraba, eş dost, gibi liyakatsiz kişilere verildiğinde işleri düzgün yapamayacakları gibi, işin ehli olan insanların mağdur olmasına ve toplumsal huzursuzlukların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.

-Hz. Peygamber bir göreve birini atayacağı zaman talepten ziyade liyakati gözetir ve o iş için en uygun kişiyi seçerdi. Yakını dahi olsa kimseye iltimas göstermezdi.

-Hz. Peygamber “ İş, ehil olmayan kimseye verildiğinde kıyameti bekle” buyurmuştur.(Buhârî)

Bir toplumda haklar, görevler ve mallar adaletli bir şekilde taksim edilmişse o topluma düzen ve istikrar hâkim olur.

Toplumun huzuru adalet, eşitlik, liyakat, haklara saygıda; huzursuzluğu ise, adam kayırma, zulüm, hakların göz ardı edilmesindedir.

İslâm, iltimas ve adam kayırmayı yasaklamış, görevlendirmelerin adalet ve liyakat ilkesine göre yürütülmesini ve kul hakkının gözetilmesini emretmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir