Toplumun en değerli yapıtaşı olan aile, evlilik akdiyle kurulur. Devletin belli kurumlarınca onaylanmış nikâhı olmadan bir çiftin cinsel birlikteliği “Birlikte Yaşamak” olarak adlandırılır.
Evliliğin modern yaşamlarda daha özgür değişimi, birlikte yaşamak olarak yorumlanır. Çoğunlukla kişiler evlilik kurumunun geleneksel yapısı altına girmek istemedikleri ve bu statüyü reddettikleri için evlilik dışı birlikte yaşamayı tercih eder.
1960’lı yıllardan bu yana batı toplumlarında yaygın olarak görülen birlikte yaşam özgürlük olarak nitelendirildiği gibi evliliğin başlangıcı ya da deneme evliliği olarak da bilinir. Hesaplı ve planlı bir şekilde gerçekleşmeyen birlikte yaşam, çiftin bir süre birlikte zaman geçirmesiyle başlayıp daha sonra bir diğerinin kendi evinden ayrılarak diğerinin yanına yerleşmesiyle devam etmesidir. Bu birlikteliğin devamında evlilik beklentisi oluşsa da çok azında evlilik gerçekleşir. Uzun soluklu olmayan bu beraberlik sonlandığında ise geriye bu nikâhsız beraberliklerden çocuklar kalmaktadır.
Çoğu ülkede yaygın görülen nikâhsız birliktelik ülkemizde de görülmektedir. Evlilik yaşı gelmiş bireylerin evliliği erteleme ya da nikâhsız birliktelik tercih etmektedir. Ülkemizde bu oran AB ülkeleri ve ABD’ de oranlarına göre düşüktür.
1980’li yıllara gelindiğinde resmi evliliği olmadan aynı evi paylaşanların sayısında hızlı bir artış olduğu belirtilmiştir. Batı toplumlarında birlikte yaşama özellikle kolej ve üniversite öğrencileri arasında daha yaygın görülmektedir.
Nikâhsız birliktelik konusunda ülkemizde ne düşünüldüğü hakkında üniversite öğrencilerine yapılan anket çalışmasında öğrencilerin % 68’i eş olarak seçecekleri kimse ile “nikâhsız beraberlik” yaşantısına “hayır”, %23 evet, %9’da “kararsız” olduğu şeklinde cevap vermişlerdir.
Nikâhsız Birliktelikten Dünyaya Gelen Çocuk Oranları
Modern çağın popüler ilişkisi olan nikâhsız birliktelik ve bu birliktelikten olma çocuk sayısında daha önce olmayan bir miktarda artış görülmektedir.
Frank Füredi ‘nin, Korku Kültürü Risk Almamanın Riskleri kitabında bahsettiği “Bugün her üç çocuktan biri, evlilik dışı dünyaya gelmektedir” tespiti nikâhsız birliktelikten dünya ya gelen çocuk sayısının oranını çok net ifade etmektedir.
Manuel Castells’in Enformasyon Çağı; Ekonomi, Toplum ve Kültür adlı kitabında dünya bölgelerinde evlilik dışı doğumların, toplam doğumlar içerisindeki oranlarını 1970’den 1990’lara kadar artışını belirtmiştir. Bu oranlar şu şekildedir;
Doğu Avrupa bölgesinde 1970 yılında evlilik dışı doğumların toplam doğumlara oranı % 7.1, 1980 yılında % 9 iken bu oran 1990 yılında 12.9’dur. Doğu Avrupa bölgesinde bu oranların en yüksek olduğu ülkeler ise Bulgaristan ve Slovenya’dır.
Kuzey Avrupa bölgesinde bu oran 1970 yılında % 8.8, 1980 yılında % 19.5 ve 1990 yılında % 33.3’tür. Bu oranların en yüksek olduğu Kuzey Avrupa ülkeleri; Estonya, İsveç, Danimarka, İzlanda’dır.
Güney Avrupa bölgesinde 1970 yılında % 4.1, 1980 yılında % 5.4 ve 1990 yılında % 8.7’dir. İtalya, İspanya, evlilik dışı doğumlarda yüksek oranların olduğu Güney Avrupa ülkeleridir.
Batı Avrupa bölgesinde 1970 yılında % 5.6, 1980 yılında % 8.3, 1990 yılında % 16.3’e yükselmiştir. Bu oranlar yıllara göre artışının en fazla yaşandığı Batı Avrupa ülkeleri ise Fransa ve Hollanda’dır.
Amerika’da da durum farklı değildir. 1965 yılında evlilik dışı doğumların toplam doğumlara oranı % 5.4 iken bu oran 1975 yılında % 14.2 ve 1990 yılında % 28 şeklinde olmuştur.
Avrupa Birliği Ülkeleri arasında evlilik dışı doğum oranlarının en yüksek olduğu ülke Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat’ın 2016 ‘da yayınladığı rapora göre Fransa’dır. Bu oranın en düşük olduğu AB ülkesi ise Yunanistan’dır.
Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat’ın 2016 ‘da yayınladığı rapora göre Türkiye’de evlilik dışı dünyaya gelen bebeklerin oranının ise toplam doğumlar içerisindeki oranı % 2,9’dur.
Nikâhsız bir birliktelikten doğmuş olmak, çocuk açısından içerdiği en büyük risk, sosyal dışlanmadır.