Doğanın milyonlarca yıl uğraş vererek ortaya çıkardığı, sabırla nakşedilen muhteşem bir doğa harikasıdır.

Böylesi doğa harikası bir yeri hâlâ gidip görmediyseniz hiç vakit kaybetmeyin. İliklerinize kadar işleyecek bu muazzam doğa harikasi görenleri büyülüyor, hayal aleminde dolaşıyor hissi uyandırıyor.

Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Cebeli Köyü sınırları içesinde bulunan Karaca Mahallesi’nin güneybatısında yer alan Karaca Mağarası şehir merkezine 17 km. mesafededir.

Denizden yüksekliği 1550 metre olan Karaca Mağarasına, Gümüşhane-Trabzon karayolunun 12.  kilometresinden kuzeye ayrılan 4 km. yolu takip ederek ulaşılır.

İlk adımdan itibaren ziyaretçilerini büyüleyen mağara, iç içe geçen ışığın uyumu ve gölgenin ortaya çıkardığı eşsiz şekiller, sizi gerçek dünyanın dışında hayal alemine taşır.

Her damlanın bir usta olduğu bu olağanüstü yapıda, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, damlataşı havuzlar, perde damlataşları, mağara iğneleri, mağara gülleri, mağara incileri, mağara çiçekleri, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri, filkulakları, traverten basamakları ve traverten havuzları oluşmaya devam etmektedir.

Oluşumu halen devam eden mağarada 1 cm dikit ve sarkıt tam 12 yılda oluşmaktadır.

Yaşı yaklaşık 15 milyon yıl olarak tahmin edilen mağara, renk ve motif çeşitliliği açısından dünyada eşine az rastlanan bir türdendir.

Girişi bir insan boyu yüksekliğinde olan mağara, içeriye doğru gidildikçe bir huni şeklinde genişlemektedir.  Uzunluğu giriş noktasından en uç noktaya 150 metre, ortalama tavan yüksekliği ise 18 metre olan mağaranın toplam iç alanı yaklaşık 1500 metrekaredir.

Mağaranın görsel güzelliğinin yanı sıra bir başka özelliği de astım hastaları için rahatlatıcı bir kür niteliği taşımasıdır. Ortalama ısısı 12-17 derece, mutlak nem oranı %70 civarı olan mağara tozlardan arınmış yüksek oksijenli havası ile hastaların çok daha kolay nefes almasına olanak sağlar. Bu özelliği ile kronikleşmemiş astım hastalarına iyi gelmektedir.

Yaz aylarında dışarıya göre daha serin, kış aylarında ise nispeten daha sıcak olan mağara bu özellikleri ile küçük bir mikro klima alanı olarak düşünülmektedir.

Dolomitik kireçtaşları içerisinde gelişen karstik oluşumlarıyla ön plana çıkan Karaca Mağarası, önceleri yöre halkı tarafından bilinmesine ve bulunuşuyla ilgili farklı efsaneler anlatılmasına rağmen, bilimsel anlamda ilk kez Jeoloji Mühendisi Şükrü Eroz’un 1990 yılında yapmış olduğu çalılşmalar ile adını duyurmuş, 1996 yılında fiili olarak turizme kazandırılmıştır.

Halk tarafından efsaneleşen bir aşk hikayesine tanıklık etmesiyle bilinen Karaca Mağarası’nın hikayesini ise mağarayı görmeye gittiğinizde dinlemeyi unutmayın.

Ziyaretçilerin yeme, içme, dinlenme ve hediyelik eşya satın alma gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri tesisleri mevcuttur. Patatesli ve çökelekli lemislerini çay eşliğinde tatmadan geçmeyin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir